28 Mayıs 2018 Pazartesi

Uyarı

 Bu blogda yazılan yazılar mümkün olduğunca kaynak verilerek varsayımlar üzerine kurulmamaya özen gösterilerek yazılmıştır. Öyle de yazılacaktır Allah'ın izniyle. Yazılarda felsefi olarak bulduğum sonuçlar kendi inançlarımdır. Kendim doğru bulduğum için yazıp paylaşıyorum. Ancak ben hata yapabilirim. Bu yüzden benim söylediklerimi kesin kabul etmek yerine kendi muhakemenizle sonuçlara ulaşın. Hata yaptığım yerler olabilir. Bir yazımda 50 kere doğru çıkarımda bulunmuş 1 kere hata yapmış olabilirim. Bu 1 hatayı sırf 50 doğru var diye ön yargıyla bu da doğrudur diyip kabul etmeyin. Kendiniz bu hatayı bulun. Sonuca kendiniz ulaşın. Bu yazı, bu blogda okuyabileceğiniz en önemli yazılardan biridir.

 Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme Çünkü kulak, göz ve fuad onların hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. İsra 36

 En doğrusunu Allah bilir. O her şeyi bilendir.

26 Mayıs 2018 Cumartesi

İnanç ve Gerçeklik Nedir?

Not: Yazının düzenlenmeden önceki halinde madde 4.3'te gerçeğe vahiy dışında ulaşılamayacağını savunmuşken şu an bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Evrendeki rasyonalitenin oluşu ve insanın buna ulaşması yasa birliği gibi kavramların insan aklıyla beklenmeyecek şeyler oluşundan dolayı böyle bir sonuca vardım. Devamı için madde 4.3


 Öncelikle çok kısa olan şu başlığı okuyun.

http://hutchmichaels.blogspot.com/2018/05/uyar.html

Evrime inanılmaz. Evrim gerçektir. Evrimi biliyorum

- Ünlü filozof şair asker ve Roma İmparatoru V. Malafatus

  Yeni ateistlerin beyin akıtan cümlelerinden biri de yukarıdaki imparator Malafatus'un en meşhur cümlesidir. Hatta bu cümle Marx'ın "Din kitlelerin afyonudur." alıntısından sonra dünya üzerindeki en çok bahsedilen ikinci cümle olduğu rivayet edilir. Bu rivayetin en önemli ve tek ravisi benim. 

 İnanç bir bilgiyi doğru kabul etmektir. Bunu ister geçerli sebeplere dayanarak mantıklı bir şekilde istersen dogmayla açıkla. Bir şeyi doğru kabul ediyorsan hatta şüphe duymadan kesin bir şekilde bundan eminsen bile bu inançtır. İnancın tanımı kısaca budur. İnancı temellendirmek kişiye kalmakla birlikte inancın nasıl her şey olduğu ve her şeyi etkilediği açıklanılması gereken bir konudur.

 1- Matematiğin tutarlılığına inanmadan matematik yapılamaz. Matematik inançtır
 2- Sabit ayarların ve doğa yasalarının sürekliliğine inanmadan bilim yapılamaz. Bilim ön kabullere dayanır.
 3- Fizik ve diğer yasaların doğruluğuna inanmadan bilim yapılamaz. Bu tamamen inançtır.
 4- Gözlemlenebilen şeylerin ve mantığın doğruluğuna inanmadan kesin bilgiye ulaşılamaz. Bunlar inançtır

 1'in açıklaması

 1.1 Matematiğin Kendi İçinde Tutarlılığı

 Matematiğin kendi içinde belli bir tutarlılığa ve mantık sistemine sahip olmasına olan inançla açıklanır. Matematiğin kurallarının değişmemesi akılla anlaşılabilmesi(gözlemlenebilmesi) hiçbir sebep yokken bu şekilde oluşması inancın temelini oluşturur. Bir teist için tabi ki açıklanabilen bir sebebi vardır. Sebebin kabul edilmemesi durumunda sebepsiz kalır ve tatmin edici olmayan bir tesadüfe döner. Gözleme ve akla dayanması sebebiyle 3. maddeyle de ilgili bir inançtır. Matematik hakkında ister keşifçi ister icatçı yaklaşıma inanın. Matematiğin tutarlılığına ve gözlemlenebildiğine inanmadan matematik hakkında çalışma yapılamaz. Bence körü körüne değil gözlemlenebilmesi sebebiyle mantıklı bir sebebe oturtulan bir inançtır. Ancak 4. maddenin de doğrulu kabul edilmesi şartıyla.

 1.2 Matematiğin Evren Yasalarıyla Tutarlılığı

 Matematiğin evrenin yasalarını anlaşılacak bir şekilde o olması, bu yasalarla uyumlu olmasına olan inançtır. Kısaca yukarıdakiyle aynı temele sahiptir. Hiçbir sebep yokken matematiğin insan aklı ve yasalarla uyumlu olup bunları açıklayan bir dil olması üzerinedir. Bir teist için tabi ki sebep vardır ve açıklanabilir. Bu sebebin kabul edilmemesi durumunda bu temelsiz bir inanç oluyor zaten. Bence mantıklı ve doğru bir inançtır

 2'nin açıklaması

 Yere atılan bir elmanın yere düşeceğine olan inançtır. Elektronların çekirdek etrafında dönmesini devam ettireceğine güneşin yarın tekrar doğacağına olan inançtır. Kısacası yasaların olduğu gibi devam edeceğine olan inançtır. Teizm açısından rahatça açıklanabilen bir durumdur. Ancak bunu kabul etmeyen birisi için yarın suların yoğunluğunun atmosferden daha az hale gelip gökyüzüne yükselmeyeceği tamamen kör bir inançtır. Bu madde teleolojik argümanın da dayandığı bir maddedir. Gözlemlenen yasaların aynı şekilde kalması bilim için olmazsa olmaz bir inançtır. Bu olmadan bilim yapılamaz.

 3'ün açıklaması

 Kısaca 2. madde de anlatılan gibidir. Burda bir nedensellik durumu ortaya çıkar. Bir şeyi gözlemlemeye ve anlaşılmaya açık kılan bir yasanın doğruluğunun kabul edilmesi ona inanılması gerekir. Işıkla ilgili yapılan tüm deneylerin ve teleskopla gözlemlenen gök cisimlerinin gözlemlenme olayının doğru olduğunu ve bizi bir sonuca ulaştırdıklarını ancak optik yasasının doğruluğunu kabul edersek kabul etmiş sayılırız. Yasaların doğruluğunu kabul etmek için bir teistin çok mantıklı bir sebebi vardır. Aynı şekilde okyanus derinlik ölçümü yapılırken ses dalgalarının bizi doğru sonuca ulaştırdığını kabul etmek için ses dalgalarının ve osilasyonun doğru olduğunu kabul etmek gerekir. Bunu doğru kabul etmek sadece sonuç kısmına yoğunlaşmaktır. Bir de bu yasaların neden doğru ve uyumlu olduğu gerçeği vardır. Yasaların doğruluğunu gözlemlere dayanarak kabul eden bir materyalist veya bir ateist bunların neden doğru ve uyumlu olduğu konusuna mantıklı bir açıklama getirememektedir.

 4'ün açıklaması

 Diğer tüm maddeleri de kapsayan ve muhtemelen en uzun olan kısım bu. Gözlemlenebilen şeylerden kasıt varlığı veya yokluğu üzerine düşünülebilen her şey, hissedilen veya bilinen her şeydir. Bunların varlığının doğruluğunu kabul etmek için duyularımız ve bununla bağlantılı olan beynimizin var olduğunu ve bizi doğru sonuca ulaştırdığını kabul etmemiz gerekir. Bir illüzyonda olmadığımızı ya da bir rüyada olmadığımıza olan bir inançtır bu. Gözlemlenebilen şeylerin doğruluğunu iki kısımda incelemenin doğru olacağını düşündüğümden böyle yapmaya karar verdim. İlk kısım basit şekilde rüya yanılsama gibi ihtimaller, ikinci kısım da gözlemlerimizin gerçek veya yanılsama olsun doğru ve kesin bilgiye ulaştırma durumu. Mantığın doğruluğu ise ayrı bir başlıkta incelenmesi gereken bir konudur.

 4.1 Gözlemlenebilen şeyler gerçek midir?

 Gözlemlediğimiz bildiğimiz şeylerin gerçekten var oldukları mı yoksa bunların bir rüya simülasyon ya da yanılsama mı oldukları hakkında hep düşünceler olmuştur. Konuyla ilgili olmasa da kısaca bunların gerçekliğine değinmek gerekir. Konumuz inanç olduğu için bu kısım sonra olsun. Gözlemlediğimiz şeylerin gerçekliğine inanmak yapabildiğimiz şeylerin gerçekten yapılan bir şeyler olduğunu ve de bizim bir şeyler yapabildiğimizin olmazsa olmaz bir temelidir. Burada gözlemlenebilenlerin ve dolayısıyla bizi buna ulaştıran duyularımız ve beynimizin var oluşu temeldir. Burada düşülme ihtimali bulunan hatalardan biri budur. Matrix örneği veya herhangi bir simülasyonda bulunmak varlığı yok etmez. Yanılsama illüzyon veya yukarıda bahsedildiği gibi bir simülasyonda bizim hiç bir şekilde var olmadığımızı fark etmediğimizi tamamen otonom reflekslerle yaşayan varlıklar olup kendi kendimizi kontrol etmediğimizi sadece öyle hissetiğimizi temel alır. Bilinç hareket kısacası benlik tamamen yoktur. Karar alma yoktur. Matrixe dönecek olursak burada bir sisteme hapsedilen gerçek insanlar vardır. Bu insanların benliği ve zihinleri gerçektir. Hareketleri ve yaşadıkları dünya yanılsamadır. Bir teist için rahatlıkla açıklanabilen bir inançtır gerçeklik ve gözlemlenebilen şeylerin gerçekliği belki de gözlemle anlaşılması oldukça zor olduğundan bir çok kişinin cevap bulmakta zorlandığı bir konudur. Descartes'ın varlığı üzerine kesin olarak varışı ve kesin bilgiye ulaşabilirlik yanılsamanın olmadığını kanıtlamakla mümkündür eğer bir şeyler varsa yanılsama yoktur üzerine kurulu felsefesi bu konuyla ilgilidir. Tüm sorulara cevap vermekte olup oldukça mantıklı ve benim de kabul ettiğim bir görüştür.

 1- Her şey yanılsama olabilir. Ben olmayabilirim.
 2- Ben bu durumdan şüphe ediyorum bunun farkındayım.
 3- Şüphe ettiğimden şüphe edemem. Şüphe ettiğimden şüphe etseydim şüphelerim şüpheli olurdu ve şüphe ediyorum diyemezdim.
 4- Şüphelerim gerçektir.
 5- Gerçek olan bir şeyin öznesi vardır. O benim. Ben de gerçeğim
 6- Ben gerçeksem benimle bağlantılı her şey gerçektir.(Rüyalar da gerçektir. Sadece hareket etmezsiniz ama beyniniz ve zihinsel dünyanız gerçek bir şekilde aktiftir.)
 7- Ben şüphelendiğimin farkındayım.
 8- Kendimin farkındayım. Kendime dışarıdan bakabiliyorum. Düşündüğümü biliyorum. Farkında oluşumu da biliyor ve farkındayım. Kararlarımı gözden geçiriyorum.
 9- Farkındalık otonom reflekslerle zıttır. Farkındaysam bunu ben yapıyorum ve farkındalık bilinç gerektirir.
 10- Farkındalıktan şüphe edilemez. Farkındalığın yokluğu durumunda farkında olamazdım.
 11- Farkındalık yanılsama olamaz. Farkındalık konuşmak gibi yapılan bir iş değildir. Konuşmanın yanılsama olması durumunda konuşmuyorsun. Öyle sanıyorsun demektir bu. Farkındalık bir bilinci zorunlu kılar. Farkındalığın yanılsama olması için öyle bir şey olmamalı ancak olduğu sanılmalıdır. Farkındalığın olduğu sanılması durumu olamaz. Çünkü sanıldığı anda bile farkındalık gerçekleşmiş demektir. Bu da farkındalığın gerçekliğini zorunlu kılar.
 12- Farkındalığın öznesi bilinçtir. Bilincim varsa ben varım. Benimle bağlantılı her şey gerçektir vardır.

 4.2 Gözlemlenebilen gerçek şeyler doğru mudur?

 Yukarıda gözlemlenebilen şeylerin gerçek olduğunu gösterdim. Gerçekliğe inanmak için oldukça mantıklı sebeplerimin olmasından dolayı ben her şeyin gerçek olduğuna inanıyorum. İnanç konusuna dönersek gözlemlenen gerçek şeyler doğru mudur? Yani bizim algılarımız gerçeği bize olduğu gibi yansıtmakta mıdır? Gerçeği olduğu gibi algıladığımıza olan inançtır. Gözlemlere dayanarak açıklanamayacağı çünkü gözlemlerden şüphe edildiği için en zor açıklanabilen sorulardandır. Mantığın varlığı ve belli bir sisteme tabi olması kendi içinde tutarlılığı ve diğer algıların mantığa uyması sebebiyle iyi bir tatmin edici açıklama getirir. Ancak bunun neden böyle olduğuna bir açıklama getiremez. Bu durum bir teist için kolaylıkla ve mantıklı bir şekilde açıklanabilir. Materyalizmin böyle bir duruma getireceği tesadüfi açıklamalar tatmin edici olmamaktadır. Evrim ve doğal seçilimle yapılan açıklamalar da yetersiz kalmaktadır. Bu alt başlığın konusu.

 4.3 Mantığın ve İnsan Beyninin İnsanı Yanıltmadığına Olan İnanç

 Direk yaratılışa inanmayıp evrimsel sürece inanan birisinin bu süreci bilinçli bir şekilde Tanrı tarafından değil tesadüf ve mutasyonlara bağlıyorsa insan beyninin ve mantığının evrimsel süreçte yanlış evrilmediğine ve bizi tamamen doğru şeylere ulaştırdığına olan inançtır. Natüralist görüşe göre evren sadece evren yasalarıyla açıklanır metafiziğe başvurulmaz. İnsan beyni ve mantığının evrimsel süreçte hayatta kalmak için evrildiğinde bunun yanlış olabileceğine dair mantıksal hiçbir sorun yoktur. Doğal seçilim hayatta kalmak ve üremektir. Buna odaklı kısmi tesadüf ve mutasyonlarla evrilen bir beyin ve mantık algısının kusursuz olmasını beklemek çok düşük bir ihtimaldir. Evrim süreci de insanın zekasıyla değil sadece hayatta kalma ve üremesiyle ilgilendiği için yanlış evrilen bir mantıkla da hayatta kalınabilir. Zeka hayatta kalmaya yardımcı bir faktördür. Gerçekliği olduğu gibi görmek de böyledir. Ancak olmazsa olmaz değillerdir. Hatta gücü zekadan daha gerekli de görebiliriz. Halüsünojen alan bir kişiyi bir de sıradan birisini düşündüğümüzde halüsünojen alan birisi etrafında hiç olmayan şeyler görmekte yani bir yanılgı içindedir ama karnı acıktığında kendisini doyuracak şeyleri arayıp yemesi gerekir. Sıradan bir insanla aynı olduğu durum yaşamını devam ettirecek asgari ihtiyaçları aynı algılamasıdır. Evrimsel süreçte de insan hayatta kalma ve üreme için asgari ihtiyaçlardan(açlık kendini koruma üreme gibi içgüdüler) başka bir şeye ihtiyaç duymayacağı için insan zekasının doğru geliştiğini beklememek gerekir. Gelişmiş düşünceler, kompleks üretim ve bilim, felsefe yapmak; hayatta kalmak için asgari ihtiyaç değildir ve evrimsel sürece göre lükstür. Evmrisel sürece göre beklenen ulaşılan sonuçların da beynin ve mantığın kendi ulaştığı kendi doğruları olmasıdır. Bu yüzden doğru yanlış ayrımını yapmak mümkün değildir. Ulaştığımız şeylerin doğruluğu sadece bir inançtır. Materyalist ve natüralistler ise bu durumda çelişkidedirler. Kendi ulaştıkları sonuçlar kendi görüşlerine göre yanlış ulaşılmış sonuçlardır. Bu yazının ulaştırdığı sonuç da yanlıştır. Ancak bu yazının yanlış olması diğer algıları da yanlış kılar ve yine içinde bulunulan durumdan kurtulunulamaz. Ateist Thomas Nagel de bu argümanı sunan Plantinga'ya katılmaktadır. ¹  Bir teist açısından ise böyle bir şey zaten söz konusu değildir.

 Evrendeki rasyonalite bizim bunu anlamamız determinizm ve yasa birliği kavramlarını birleştirince yukarıdaki yanılma ihtimali ortadan kalkmaktadır. Evrimle oluşan bir beyinin bu rasyonaliteye uyması ve onu anlaması beklenen bir şey değildir. Dolayısıyla bir teizm açısından bu beklenen bir durumdur. Gerçeğe ulaşılabilmesini bu konuda mümkün buluyorum. Natüralizm açısından ise bunun beklenmeyecek bir şey olması bir Tanrı'nın varlığını ortaya koymaktadır.


 Dipnot

 1- Nagel T, 2012, Mind and Cosmos, s. 27-8